16 Ekim 2010

bende ölüm yok..!

karşıma oturttum düşlerimi, beraber içtik en acısından…
yokluğunun hapsinde nefessizken bedenim, ellerim açılmışken yalnızlığına, ağladım; göz yaşlarım içime aktılar. elimde değil, yokluğuna çare bulmak; ölümden kaçış kadar mümkün! hayalinle nefes almalardayım şimdilerde, dedim ya oturup birlikte içiyoruz; sana ve bana..! hasret türküleri dinlemiyorum, artık kendim yazıyorum türkülerimi. bestesi sen olmuşsun, güftesi sen. bir de ben varım; bu türküyü en “ciğerden” söyleyen…
türkülerin baş rolündeyim, aşk kokan namelerle. feyzim sen olmuşsun bana, en güzel hallerinle.. üzerime karlar yağarken yanan şu yüreğim, tek bir çiğ tanesi düşerken baharı yaşıyor gökyüzü sensen eğer. dudaklarım çatlamış, acı, tatsız hayatımdaki diğer herşey gibi. adını sayıklarım, geceleri hasret bekçisi olan yüreğim sızladıkça. yollarını gözlerim, belki çıkar da gelirsin diye umutlandıkça.
neyse türkü yüreklim, ben vuslata kadar kaç türkü daha yazarım bilinmez. hatıraları, anıları koyarım kalbimin çatı katındaki o küçücük sandığa.. seni beklemelerin en hasret demindeyim, dokunmasalar da dökmesem içimdekileri bir bir.. yalnızlığınla geçen bir gün için daha tahammülüm yok aslında, iskemle üzerinde ölümü bekleyen mahkum misali.
ama bende ölüm yok, seni ellerimde besleyip, varlığınla süslenip, sonuzluğuna erişinceye dek..! bir gün daha yaklaştık…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder